Kelimelerin ve cümlelerin derin nutuklar tanrısına kurban edildiği bu ülke de itirazın diliyle konuşmayı öğrendim.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Anroozha

                                    Anroozha*
“Bir keman ağlasın; bin kere bin ağıt çınlatsın göğünüzü.
Uzasın uzasın raylar,alıp götürsün sizi,kendinizi...
Ağlasın keman, adı "yolculuk" olsun”
    Ağladı keman.. İnsanlar ağladı.. Şehir Ağladı… Kemankeş sustu.. İndirdi gözlerini.. Sadece sustu.. Ve ağlattı…Kendisi de demiyor muydu kemanı çalarken insanlara şiir yazdırmayı amaçlıyorum diye.. Her müzik yüreğe hitap ediyorsa belli ki yürekten daha öte bir şeyler vardı içimizde.. Acıyan, sancıyan, duyumsayan… O’nun sesi gelince susardı içimizdeki tüm sesler, fısıltılar.. Nefesler..
   Tarih 31 Nisan’dı.. Önemliydi..Önemliydi çünkü içimizin de içinde kanayan bir şeylerin var olduğunu bize fark ettiren ellere şahit olacaktım…  Ses başladı.. Sustu tüm salonun sesleri.. Kapandı ışıklar.. Sustu herkesin içindeki ses.. Sustu tüm siluetler.. Yürüyen ruhlar.. Salondaki tüm koltuklar… O hâkimdi şu binlerce insana.. Yüreğine.. Gözyaşlarına… Sonra durdu keman.. Durdu kemankeş.. Kaldırdı bakışlarını yerden.. Alkış yoktu.. Gülümsemiyordu.. Kaldırdı bakışlarını ama bakmadı gözlerine hiç kimsenin… Sonra çekti yeniden yayı.. “Anroozha” dedi yay..
   Şehri hüzün ağladı sonra.. Diyar-ı İran ağladı sonra.. Gözyaşlarını içine akıtarak.. Kimse anlamadı ilkin bir şey.. Sonra kemankeş’in sesi yükseldi kulaklara.. “Burada yüreğinizde kopan fırtınaları, Burada dinlediklerinizi, yaşadıklarınızı, akıttığınız gözyaşlarını gece başınızı yastığınıza koyunca unutmayın.. Düşünün ve dua edin İran halkı için… Onların da sizler gibi özgürlüklerine kavuşması için… Dua edin…” Sözlerine ünlemler atarken kemankeş, tutulmuş nefesim acı bir lokma gibi yaktı genzimi.. Bağrımıza saplanan baltanın acısını yaşıyordum sonra.. Şimdi ben de ortaktım Farisi ülkesinin hüznüne.. O’nun sessizce içine düşen gözyaşlarına avuçlarımı uzatmış teskin etmeye çalışan bendim sanki.. Bu kez teli kopmuş bir keman gibi bağıran, isyan eden bendim.. İran halkının “bizler gibi” özgürlüğüne kavuşmasını isterken onu da mı içinin içinden gelen bir sesle söylemişti kemankeş.. Yoksa bilmiyor muydu Rabbin sözlerinin, ayetlerin bu ülkede hiçbir tesiri olmadığını, ya da bilmiyor muydu okul kapısı önünde yıllardır bekletilen binlerce insanı.. Bilmiyor muydu içinden gelenleri belki kemanla değil fakat sözle ifade etti diye ömürlerini mahpuslarda geçiren onlarca insanı.. Bilmiyor muydu İskilipli Atıf hocaları, Şeyh Saidleri, Metin Yükselleri…. Bilmiyor muydu bu şehrin karanlık, soğuk arka yüzünü.. Bilmiyor muydu yamalı düşlerimizi..  “Burası ülkem kokuyor” derken bilmiyor muydu kaç kişinin bu koku da boğulduğunu.. Gözyaşlarım ve düşünceler birbirine karışmış o koltuktan, o salondan, o sesten, kemankeşin bakışlarından binlerce mil uzaklıkta, vefasız kemankeşin, hüzün şehrini avutuyordum sanki… Arkadan vurulmuş gibiydi.. Sancılıydı.. O ses ona aitti.. Hüzün bu şehrin işiydi.. Kemandan çıkan tını, teller üzerinde hareket eden parmaklar, içinde öfke birikmiş kemankeş ağır darbeler atıyordu hüzün ülkesine.. Üstelik ihanet eden evlatlarının öz elleriyle ona layık gördükleri sadece gözyaşlarıydı… O günleri istedi kemankeş.. Anroozha dedi bitirirken.
    Kemanın sesine saygıya ithafen “müzik evrenseldir” demek istedim.. Dedirtmedi içim.. Şehri hüzne bi kazık da ben atamazdım.. Keman o günler diyor, kemankeş o günleri özlüyor, biz tazeliğini kaybetmemiş acılarımızı içimizde hissediyorduk yeniden..  O günlere ağlıyoruz yeniden.. Kaybettiğimiz umutlarımıza… Ezilmişliğimize.. Çalınmış düşlerimize.. Kemankeş “Anroozha” diyor..Yüreğime kendini müziğe teslim etmek, ayaklarıma gitmek düşüyor.. Çıkıyorum salondan; “o günlere” inat… Dilimde “Anroozha” mırıltısı..

                                     *(O günler) Farıd Farjad
                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder